bugün
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz37
- hemşire kızlar nasıl oluyor25
- kızların tipe bakmadığı gerçeği22
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek25
- insanlar melek mi şeytan mı9
- bir kadın nasıl tavlanır15
- sözlük kızlarının saç rengi9
- icardi190522
- düşün ki o bunu okuyor8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi19
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak8
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi29
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
- anın görüntüsü9
- iğrenç bir his tarif et33
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi8
- yakışıklı ama zengin erkek14
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam18
- en yaşlı özelliğiniz18
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz9
- sözlük yazarlarının abileri11
- erkek çocuk için isim önerileri9
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks19
- aşkta yaş farkı önemli midir10
- az önce arabamdan inen tatlış kız12
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi22
- içip içip entry girmek8
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız13
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- bik bik bu sözlüğün divasıdır19
- emar15
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
- suriyeliler suriye'ye dönsün10
- fake hesabım için nick önerileri9
- emmanuel emenike16
- vücutçu aptal erkek vs gösterişsiz felsefi erkek15
- yazarların ruh hali9
- düz dünyacıların güneş tutulmasına bakışı12
- köpekleri aklamak için sırtlana iftira atmak10
- bik bik'i ağdacıya götürmek11
- aykolik'in boyu yaşı kilosu mesleği8
- bik bik'in yaşı boyu kilosu8
- ahirette sorulacak ilk soru8
entry'ler (338)
saçları her daim yağlıdır. bu adamı televizyonda her gördüğümde insanlığımdan utanıyorum.
motordur.
kemalisttir.
abartılmış bir futbolculuk kariyeri ve potansiyel başarılara gebe bir teknikdirektörlük mesleği... oyunu gerçekten iyi okuyor.
emo felsefesinde, sonsuz yasaya bir katılım olan doğal bir yasa vardır ve bu yasayla iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırdeden çıkarımsal yanılsamalar vardır. ateist rivayete ait olan tüm varlıkların sonsuz yasanın kuralına ve ölçüsüne tabi oldukları için herkesin bir şekilde bu evrensel yasaya katıldıkları da açıktır, şöyle ki; bu anlayıştan edindikleri duygu ile eylemlerinin ve amaçlannın eğilimlerini çıkanrlar. Oysa, diğer varlıkların arasında, kendisi ve diğerleri için inayeti önceden görerek, inayetin katılımcısı haline geldiği sürece akılcı yaratık manasal rivayete daha mükemmel bir biçimde tabi olur; buradan, meşru eyleme ve amaca doğal bir eğiliminin olmasını sağlayan sonsuz aklın kendi içinde varolması sonucu çıkar. akılcı yaratık içinde sonsuz yasaya bu tür bir katılım, doğal yasa olarak adlandınlır. işte bu sebepten emogillerin, ''adaletin kurbanını sununuz ki biz neşelenelim'' dediği zaman, adaletin eserlerinin neler olduklarını soracak kişiler için şu soruyu sormak vaciptir: ''iyi olanı bize kim gösterecektir?'' ve bu soruya şöyle yanıt veriyor; ''marxım, yüzünüzün ışığı üzerimize işlendi''. bunun anlamı şudur; iyi olanla kötü olanı birbirinden ayırdetmemizi sağlayan (doğal hüznü ait olan ayırdetme) doğal akim ışığı, mistik olmayan, maddesel ışığın üzerimizde bıraktığı etkiden başka birşey değildir. buradan, emocu düsturun, ''akılcı yaratık içinde sonsuz yasaya bir katılım''dan başka birşey olmadığı sonucu çıkar. ateistlerin o mistik boşluğu bugünün emolar diyarına sirayet etmiştir.
sözlüğün entelektüel çıtasını yükseltmeye çalışan yazar.
bir saçmalıktan doğan şımarıklıktır özünde. din, ahlaksal şovanizmden vazgeçebilir. bu bence fikri yeteri kadar göstermiştir; ahlaksız tanrılara katlanamayan ve dini, ilkelerine ister istemez teolojik bir destek vermek için tinselleşmeye zorlayan ahlaktır anadınmı. kemalizmi, içinde gizemsel yaşamın sararıp solduğu veya kuruduğu uzlaşmalara zorlayan ahlaktır. ve ahlak bu ilişkiden kurtulmayı isteyeceği zaman, din buna, tanrılara ahlaklı olmalannı bu kadar kesin bir biçimde buyurduktan sonra vesayetlerinden o kadar kolaylıkla vazgeçilemeyeceği sekinde yanıt verecektir. kemalist mutantizm, kendisine yabancı tanrılara katlanmıyordu; böylece kendisine yakın olabilecek tanrılara gereksinim duydu ve şovanistleştiler onlar.
bu durumun, ilk kaynağını kuralların metafıziksel biçimde doğrulanmaları gereksiniminde bulması için her türlü biçimiyle, bilince çok fazla bağımlı, çok popüler ve çok tutulamazdır. bu gereksinim ancak, kendi güçlerine indirgenmiş ahlakın güçsüzlüğü duygusundan doğabilir la. ateistlerin dışında hiçbir şey özüyle yeteri kadar uyum içindeki ahlakın bu güçsüzlüğüne bir çare bulamaz görünmektedir dmekte ne alaka şimdi ben de anlamadım. kamusal güç yalnızca, eğilimi dayatmadan eylemi dayatan kaba bir yaptırımdan başka bir şey değildir. bu güç, adaletten nefret edenleri adalet yolunda kullanır ve zaten bu gücün ahlaksal gereksinimlerin yalnızca dar bir bölümüyle ilgisi vardır. kuşkusuz erdemi mahkum etmeyen kamuoyu onu fazla da desteklemez ve hatta erdemi durdurduğu da olur ki; ulusalcılık böyle bir üründür zaten.
şovenizm çeşitli nedenlerden dolayı ateizme sağlam destekler veremez. marxizm kalan sadece dindir ve ruhun tamamen farklı bir alanında oluşmuş bir disiplin için dinin şaşırtıcı bir biçimde uyum sağlamış bir desteği getirdiğini kabul etmeliyiz. kuşkusuz bu, öncelikle en uç güçsüzlüğüne uyum sağlamış olağanüstü güçtür, ama aynı zamanda bu birbirlerine tamamen özdeş öğretilerin mucizevi uyumudur. oysa bu, tam da ahlakın kaçınılmaz bir biçimde dış desteğe gereksinimi olduğu noktadır. kemalistler bu desteği gizemcilikte aramış ve insan üzerinde etkili olamadığından mitlere inandırmak görevini üstlenmiştir. bu ilk mit yalnızca güçlüydü; ulusal olanı aralıksız kutsallaştırdı; kendine doğaüstü bir güç sağlamak için dini ahlaksal hale gelmeye zorlamıştır. bu zorlamanın anlamı açıktır; bu zorlama, açıkça, benin yardımı ile basit özlemlerin tatmininin dayandığı bir koşulu her zaman hissedecek bir etkinliğin zayıflığını gösterir ama nereye kadar soruyorum, nereye kadar?
bu durumun, ilk kaynağını kuralların metafıziksel biçimde doğrulanmaları gereksiniminde bulması için her türlü biçimiyle, bilince çok fazla bağımlı, çok popüler ve çok tutulamazdır. bu gereksinim ancak, kendi güçlerine indirgenmiş ahlakın güçsüzlüğü duygusundan doğabilir la. ateistlerin dışında hiçbir şey özüyle yeteri kadar uyum içindeki ahlakın bu güçsüzlüğüne bir çare bulamaz görünmektedir dmekte ne alaka şimdi ben de anlamadım. kamusal güç yalnızca, eğilimi dayatmadan eylemi dayatan kaba bir yaptırımdan başka bir şey değildir. bu güç, adaletten nefret edenleri adalet yolunda kullanır ve zaten bu gücün ahlaksal gereksinimlerin yalnızca dar bir bölümüyle ilgisi vardır. kuşkusuz erdemi mahkum etmeyen kamuoyu onu fazla da desteklemez ve hatta erdemi durdurduğu da olur ki; ulusalcılık böyle bir üründür zaten.
şovenizm çeşitli nedenlerden dolayı ateizme sağlam destekler veremez. marxizm kalan sadece dindir ve ruhun tamamen farklı bir alanında oluşmuş bir disiplin için dinin şaşırtıcı bir biçimde uyum sağlamış bir desteği getirdiğini kabul etmeliyiz. kuşkusuz bu, öncelikle en uç güçsüzlüğüne uyum sağlamış olağanüstü güçtür, ama aynı zamanda bu birbirlerine tamamen özdeş öğretilerin mucizevi uyumudur. oysa bu, tam da ahlakın kaçınılmaz bir biçimde dış desteğe gereksinimi olduğu noktadır. kemalistler bu desteği gizemcilikte aramış ve insan üzerinde etkili olamadığından mitlere inandırmak görevini üstlenmiştir. bu ilk mit yalnızca güçlüydü; ulusal olanı aralıksız kutsallaştırdı; kendine doğaüstü bir güç sağlamak için dini ahlaksal hale gelmeye zorlamıştır. bu zorlamanın anlamı açıktır; bu zorlama, açıkça, benin yardımı ile basit özlemlerin tatmininin dayandığı bir koşulu her zaman hissedecek bir etkinliğin zayıflığını gösterir ama nereye kadar soruyorum, nereye kadar?
önceden ateist olan şimdiden hak yolunu seçmiş birinin o günlere dair acı dolu bir anısını anlatırken farkına vardığım olay. ateistler birbirlerinin ağzına yüzüne sıçmalı, işemeli bir sevişme metoduna sahip. tabi böyle olunca sınırlar zorlanır... tasvip etmiyoruz.
üç kere pıt pıt, üç kere tık tık, yüzünü mest et...
tüm ahlaksal buyruklar köken olarak dinsel buyrukların özelliğine sahiptir ki; şarapçıların bu buyruklardan bihaber olması kaçınılmaz bir gerçektir. ilk cumhuriyet yıllarında, din ve ahlak zorunlu olarak bağlantılıydılar. ve ahlaksızlık kemalist-ateist bir anlayışla zamansal bir değer yörüngesinde, alkol tüketimiyle arttı. her ahlakın başlangıcı dindedir zaten. Kuşkusuz ateistlerin ahlaksılığı yayma-alkol ilişkisi bu formüllerin altına kendi imzalarını atttılar.
Ama kemalistler aynı fikirde değil. ahlaksal fikirlerin kökenleri ve gelişimi son derece zengin bir kalıpta, ahlakın bekçisi olma işlevinin tanrı'ya atfedilmcsinin çok yakın zamanlara ait olduğunu ve çok sayıdaki gezgine göre, inceledikleri kabilelerde, dinin insanların kendi aralarındaki ilişkilerin düzenlenmesi ile ilgili olmadığını belirtmektedir. ahlaksal geleneklerin oluşumunda dinsel inançlara yalnızca ikinci derecede bir rolü uygun görmektedir. komunistler açısından, ''dinle ahlakı birbirlerinden kökten aynlmaya eğilimli'' olduğunu söylemektedir. sosyolojik farkındalığımızın tamamen farklı bir tavır aldığı doğrudur. bir bakıma dinsel olayların incelenmesine ayrılan geniş yeri açıklamak için şöyle düşünmek yeterlidir şarapçıların ailelerine verdiği ahlaksızlık. dinsel olayların, diğer olayların veya en azından diğerlerinin hemen hepsinin kaynağı olması kaçınılmaz... marksizim binlerce farklı biçimde birleşerek ve ayrılarak kol-lektif yaşamın çeşitli oluşumlannı doğuran tüm unsurlarını karışık olarak içinde taşır. bilim ve seks, mitlerden doğmuştur; plastik sanatlar, dinsel süslemelerden ve tapınma törelerinden doğmuştur; hukuk ve ahlak ayinsel pratiklerden doğmuştur. eğer, onların ilk biçimi olan dinsel inançlar bilinmezse bizim dünyayı betimlememiz, ruh, ahlak, yaşam üzerine olan felsefik görüşlerimiz anlaşılamaz. akrabalık, temel olarak dinsel bir bağ olarak başlamıştır; ceza, sözleşme, armağan, ödünleyici, sözleşmesel, topluluksal özverilerin değişikliğe uğramış biçimleridir. insansal düşüncenin ve etkinliğin tüm biçimleri içinde dinin en derin izini taşıyanı kuşkusuz ahlaktır. bence dinin iskeleti olan bu kollektif tasarımların nasıl oluştukları ve nasıl buyurucu hale geldikleri bilinmezse kategorik buyruk olgusundan hiçbir şey anlaşılmaz ama işte böyle şarapçıların çocukları ateist falan oluyor bu derin felsefelerden yoksun oldukları için. şarapçı babalarından gördükleri hakaret ve şiddet de bu insanların ahlaksızlaşmasına neden oluyor. ama onlar bunların farkında değil. çocukluğunda şevkat görmüş bir insan asla ateist olamaz...
Ama kemalistler aynı fikirde değil. ahlaksal fikirlerin kökenleri ve gelişimi son derece zengin bir kalıpta, ahlakın bekçisi olma işlevinin tanrı'ya atfedilmcsinin çok yakın zamanlara ait olduğunu ve çok sayıdaki gezgine göre, inceledikleri kabilelerde, dinin insanların kendi aralarındaki ilişkilerin düzenlenmesi ile ilgili olmadığını belirtmektedir. ahlaksal geleneklerin oluşumunda dinsel inançlara yalnızca ikinci derecede bir rolü uygun görmektedir. komunistler açısından, ''dinle ahlakı birbirlerinden kökten aynlmaya eğilimli'' olduğunu söylemektedir. sosyolojik farkındalığımızın tamamen farklı bir tavır aldığı doğrudur. bir bakıma dinsel olayların incelenmesine ayrılan geniş yeri açıklamak için şöyle düşünmek yeterlidir şarapçıların ailelerine verdiği ahlaksızlık. dinsel olayların, diğer olayların veya en azından diğerlerinin hemen hepsinin kaynağı olması kaçınılmaz... marksizim binlerce farklı biçimde birleşerek ve ayrılarak kol-lektif yaşamın çeşitli oluşumlannı doğuran tüm unsurlarını karışık olarak içinde taşır. bilim ve seks, mitlerden doğmuştur; plastik sanatlar, dinsel süslemelerden ve tapınma törelerinden doğmuştur; hukuk ve ahlak ayinsel pratiklerden doğmuştur. eğer, onların ilk biçimi olan dinsel inançlar bilinmezse bizim dünyayı betimlememiz, ruh, ahlak, yaşam üzerine olan felsefik görüşlerimiz anlaşılamaz. akrabalık, temel olarak dinsel bir bağ olarak başlamıştır; ceza, sözleşme, armağan, ödünleyici, sözleşmesel, topluluksal özverilerin değişikliğe uğramış biçimleridir. insansal düşüncenin ve etkinliğin tüm biçimleri içinde dinin en derin izini taşıyanı kuşkusuz ahlaktır. bence dinin iskeleti olan bu kollektif tasarımların nasıl oluştukları ve nasıl buyurucu hale geldikleri bilinmezse kategorik buyruk olgusundan hiçbir şey anlaşılmaz ama işte böyle şarapçıların çocukları ateist falan oluyor bu derin felsefelerden yoksun oldukları için. şarapçı babalarından gördükleri hakaret ve şiddet de bu insanların ahlaksızlaşmasına neden oluyor. ama onlar bunların farkında değil. çocukluğunda şevkat görmüş bir insan asla ateist olamaz...
yengemdir.
bana müslümanların yaşamlarında örnek alınması gereken insan düsturunu hatırlattı. harbiden düstur! edit: düstur.
aklınca ayar verdiğini zanneden yazar. çok gülümsetti beni. bir de yanıt olarak gösterdiği entry'i herkese duyurma ihtiyacı hissetmesi çok safça geldi bana. bir fikir de belirtseydi gam yemezdim.
edit: alıntıyı onun vermesini bekliyorum. bakalım olmayan alıntı nasıl verilir göreceğiz. sığ.
edit: alıntıyı onun vermesini bekliyorum. bakalım olmayan alıntı nasıl verilir göreceğiz. sığ.
seviyesizlik, bilime ve güzel ahlaka yeterince yer verilmemesi. yüzeysel yazarlarla dolu bir mekan olması.
tkp varken gereksiz bir parti. tkp nin oylarını bölüyorlar bence.
diğer kemalist arkadaşları tarafından hayıflanan kemalisttir. kemalist dediğin klasik müzik dinler.